– Vedat karısına şiddet uygulayan, onu bir eve hapseden bir zorba. Bir erkek olarak anlayabildiğiniz bir adam mı?
– Vedat’ı hiç kimse anlamak zorunda değil ama ben anlamak zorundayım. Onun motivasyonunu, hareket tarzını, kendi içindeki haklılığını ve haksızlığını tanımam, tanımlamam gerekiyor. Amiyane tabirle şöyle söyleyeyim; Vedat öyle bir karakter ki, yatacak yeri yok! Ama ben ona içimde yatacak bir yer vermek zorundayım. Çünkü ne olursa olsun, onun dünyasında onu haklı görmek, onun gerçekliğini yaşamak zorundayım. Bu aslında korkunç bir şey. Bu kötülüğün de kapısını açan bir şey! Vedat da tüm eylemlerinde kendisine son derece hak veriyor, kendini haklı buluyor. Dışarıdan baktığımızda kesinlikle onaylanabilir ve kabul edilebilir değil bu davranışlar. Oğluyla karısı ona canavar diyor, gerçekten canavar! Ama kendine göre amaları var, kendi cehennemi var, o cehennemden çıkamayan biri ve sürekli yanıyor. Acı ve karanlık içinde.
– Siz insan sevgisi yüksek, hatta bunun üzerine kendini geliştirmeye çalışan birisiniz. Sette sürekli öfkeli, dayakçı bir adamı canlandırabilmek için ne kadar zamana ihtiyacınız oluyor?
– İyi ve kötü, insanın uydurduğu kavramlar. Doğada iyi ya da kötü yok. Bunlar çok göreceli kavramlar. Sen bir insanın hayatında iyi biri olurken, diğeri için kötü olabilirsin. Yaptığın iyi bir eylem kötülüğe sebep olabilir. Tam tersi de geçerli. Muğlak kavramlar. Hepimizin içinde iyi de var, kötü de. Vedat benim için terapi niteliğinde bir yerde duruyor. Bu karakteri canlandırmak için içimdeki kötüyü bulmak zorundayım. Bu anlamda bir yüzleşme de yaşıyorum.
– Zorlayıcı değil mi?
– Psikolojik olarak çok zorlayıcı. Ağır bir sahne çekiminden sonra, uykuya dalmadan hemen önce kendimi bir yerleri yumruklarken, tokatlarken, o hırçınlığı atamamış halde buluyorum. Ve kalkıyorum yoga yapıyorum, kafamı dağıtmak için biraz kitap okuyorum. Biraz yük alıyoruz biz. Toplumsal bir yaraya parmak bastığımız için, seyircinin katarsisini yaratmak için kendimizi kurban ediyoruz.
– Osman Sınav sizin için, “Kötüyü bu kadar aşkla oynayan birini görmedim” demişti. Öyle mi gerçekten?
– Sağ olsun… Aşk dediğiniz şey bir kötülük jeneratörü gibi. Kadına yönelik suçlara baktığınızda hepsinin aşk bahanesiyle işlendiğini görüyorsunuz. Aşk, muğlak bir şey. İnsanlar saplantıya dönüşmüş, adına aşk dedikleri şeyi kendi içindeki boşlukları doldurmak, kendi sıkıntılarını, acizliklerini bir insan üzerinden çözümlemek için kullanıyor. Vedat için de böyle bir tanım var zaten, o hayatının tüm acısını karısından çıkarıyor. Bu çok doğru, böyle adamlar var. Sağlıklı bir insan vicdanlıdır. İçi elvermez bazı şeyleri yapmaya. Ben kendime zarar veririm, sevdiğim insana veremem. Ama Vedat sağlıksız bir karakter.