Taner Ölmez, 9 Ağustos 1986 tarihinde Tunceli’de doğmuştur. Türk dizi, sinema ve tiyatro oyuncusu.
Adı: Taner Ölmez
Doğum Tarihi: 9 Ağustos 1986
Doğum Yeri: Tunceli
Boyu: 1.79 m.
Kilosu: 65 kilo
Burcu: Aslan
Göz Rengi: Kahverengi
Saç Rengi: Siyah
Kardeşleri: Taylan Özgür Ölmez
Instagram: https://www.instagram.com/taner_olmez/
Ailesi: Aslen Tunceli Dersimli 6 yaşında iken ailesi ile birlikte İstanbul’a göç etti. Babası kasap, annesi ev hanımı. Kendisinden 6 yaş büyük bir abisi var. “Amcalarım, babam herkes kasap. Ben de etten çok iyi anlarım tabii ki. Tarih bilmiyorum ama ağabeyim ve ben doğmadan önce gelmişler İstanbul’a. Bizimkiler Tunceli’nin Ovacık, Ziyaret Köyü’nden, adı üstünde insanlar buraya ziyarete geliyor ve adak adıyorlar, bizimkilerin de sürüsü var ve bu insanlara hayvan satıyorlar ve dolayısıyla da bıçak kullanmayı biliyorlar. Önce dedem İstanbul, Sütlüce’ye geliyor, o zaman orada mezbahalar var, ‘Gelin’, diyor oğullarına, ‘Burada iş var,’ onlar da geliyor. İşler gerçekten iyi gidiyor beş tane filan kasap dükkanımız oluyor bir dönem, sonra krizler yaşanıyor malum. Ama şimdi yeniden kasap dükkanı var babamın, birkaç yıl önce açtı.”
Çocukluk yılları: Küçük yaşlardan itibaren çalışmaya başlamış. Bir dönem anne ve babası Almanya’da çalıştığı için kendisi anneannesinde abisi ise babaennesinde kaldı. “Ağabeyim ve ben yıllarca top gibi sektirildik, bir oraya bir buraya. Sakın yanlış anlamayın, mutlu bir çocukluk yaşadım. Yazları babaannemin yanına Dersim’e köye giderdim. Onun bakkal dükkanında çalışırdım. Kışın okullar açılınca İstanbul’a dönerdim, Halıcıoğlu’nda anneannemle yaşardım. Benim en büyük koruyucumdu anneannem. Ben ona ‘anne’ derdim. Ben ağabeyimi ilk kez dört yaşındayken gördüm. Bana karşı çok öfkeliymiş, ‘Kardeş mi ne kardeşi?’ diyormuş. Ama beni gördükten sonra fikri değişmiş, ‘Seni bir gördüm, kıvır kıvır siyah saçlarınla çok sevimli bir çocuk olduğunu düşündüm,’diyor. Bakkalımız vardı bizim Tunceli’de ben orada çalışıyordum yazları, sonra okulda derslerim iyi olduğundan beni İstanbul’a okumaya gönderdiler. 21 yaşındaydım konservatuara girdiğimde, o zaman anladım çalışmanın önemini. Bakkalda, kuyumcuda, konser mekanında çalışmış, her türlü işi yapmıştım. O kadar çok şey yaşamışım, anılar ve hikayeler biriktirmişim ve bunlar öyle değerliymiş ki. Okul arkadaşlarımla tanışınca anladım bunun değerini, dut yemiş bülbül gibi duruyorlardı pek çoğu. Bu iş de böyle bir şey, yaşamış olman gerekiyor.
Eğitim hayatı: İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nden mezun oldu.
Hayatının dönüm noktası: Çocukken aklında tiyatrocu olmak yoktu. Ama bunu ne zaman düşündüğünü çok iyi hatırlıyor. “Ortaokulda sınıfça şehir tiyatrolarının bir oyununu seyretmeye gitmiştik. İzlerken çok sıkılmış ve kendi kendime oyuncuların yanlış oynadıklarına, çok daha iyi olabileceklerine karar vermiş, hatta bunu öğretmenimle paylaşmıştım. Gerçi oradan oyuncu olacağım fikriyle çıkmadım. Ama kafama koydum, ileride daha iyisini başarabileceğime karar verdim. Bunu hiç unutmuyorum. Bakırköy Belediye Tiyatrosu’nda Aytekin Özen’le çalıştım ve bana medrese eğitimi verdi, çok sert bir eğitimdi. Bir süre sonra konservatuvara girmek istemediğime karar verdim, işin mutfağındayım zaten diye düşünüyordum. Sonra beni kovdular, yanlış bir şeyler oldu, konservatuvar sınavlarında buldum kendimi ve girer girmez de kazandım.”
Oyunculuğa ilk adım: Televizyon macerasına ‘Kapalı Çarşı’ dizisinde canlandırdığı ‘Gıyabettin’ rolü ile başladı.
Hangi proje ile parladı? ‘Medcezir’ dizisinde canlandırdığı ‘Mert Asım Serez’ karakteri ile dikkatleri üzerine çekti.
Kişilik özellikleri: Naif, yapıcı, açık sözlü, kibar, hırslı değil ancak azimli ve çalışkan.
Kişisel gelişim: İşlerinden vakit buldukça oyunculukla ilgili workshop’lara katılmaya çalışıyor.
Sosyal: Arkadaşlarına ve futbola çok düşkün. Beşiktaş’ı tutyor. “Maçları seyrederim, gidebildiğime giderim. Yaptığım işe karşı saygım büyüktür, tiyatroyu takip ederim, sezondaki oyunları mutlaka seyrederim. Hayatım genelde aynı insanlarla, sevdiğim aynı mekanlarda geçer. Çok sürprizli bir hayatım yok aslında.”
Düşünce yapısı: Sadece rahat olmak ve insanların ona sıfırdan yaklaşmalarını istiyor. Derdi, sevilmek ya da sevilmemek değil, sadece onunla önyargısız konuşulmasını diliyor. “Yaşarken halden hale giriyoruz hepimiz. Kötü olaylara bile komik tarafından bakıp dalga geçmeye çalışırım mesela. Hayatımda kötü bir şey olsa bile, olayları sakinlikle karşılayabiliyorum sanırım.”
Sette nasıl birisi? Yeni bir rol geldiğinde karar vermesini sağlayan kriterler; senaryo, yönetmen, yapımcı ve oynayacağı karakter. Her işte, her konuya, onu tartarak, her yanını düşünerek yaklaşmaya çalışıyor. Gelen dizi, tiyatro, reklam olsun fark etmez onu eline alırken kırk kere düşünüyor. “Şu oyun güzel, evet, ne anlatıyor, derdi ne, derdi var, gündeme oturuyor, tamam. İçi dolu, temeli sağlam işler yapmak istiyorum çünkü hayatımda. Çalışma kısmına gelince, aslına bakarsan siz burada bir çekim yaptınız, bunun öncesinde oturup çalıştınız değil mi? Ne olabilire baktınız, ben niye bakmayayım? Bir futbolcu bir gün maç yapıyor, beş gün antrenman. Ben niye antrenman yapmayayım? Başka türlü kendimi nasıl sıcak tutabilirim ki, nasıl konuşabilirim? Nasıl bir yükseltinin üstüne çıkıp insanlara, ‘bir dakika kardeşim, kralı oynuyorum, en iyi kralı oynayacağım şimdi size’ diyebilirim? Onun için çalışmak gerekiyor, başka türlü bir yaparsın, üç yaparsın dördü yapamazsın.”
İlk sinema filmi: Osman Sınav / Uzun Hikaye
Hayran olduğu kişi: Marlon Brando’yu oynamak isterdi. “Bir kere şimdiye kadar yaşamış en karizmatik aktör. Müthiş yeteneği, inanılmaz kariyeri, sıra dışı hayatıyla hayranlık ve saygı duyduğum bir aktör.”
Aşka bakışı: Aşkı bir kıvılcım olarak tanımlıyor. “Sağını solunu görmüyorsun. Ben coşkulu bir adamım. Sevdiğim, âşık olduğum insanın peşinden nereye isterse giderim.”
Hayata bakışı: Yazları ağustosböceği gibi, işi varsa onu yapar, işi yoksa da boş günlerin tadını çıkarır. Anı yaşamayı seviyor. “Hayatı seviyorum, işim olsun ya da olmasın mutluyum. Mutluluk deyince aklıma Altan Erkekli’nin Vizontele filmindeki bir cümlesi geliyor: ‘İnsan yaşadığı yeri seviyorsa orası dünyanın en güzel yeridir’. Bu cümle benim de mutluluk anlayışım. Hırslı değilim, şu olacağım, bunu yapacağım diye kendimi programlamıyorum. Belki bu iyi bir şey değil ama bana iyi geliyor. Hırslarım yok ama kendimi çok iyi tanıyorum.”
İş hayatına bakışı: Boy, pos ve yakışıklılığın ekranda bir yere kadar etkili olduğu görüşünde. “Ekran güzeli sever ama bir de işin yürek kısmı var. Tek başına kaşının gözünün güzelliğiyle bu işler olmaz. ‘Kapalıçarşı’ dizisinde dış kapının mandalıydım ama tiyatro yapıyordum, oyunculuğun içindeydim. ‘Medcezir’le popülerliğe ulaştım. Ardından çok benzer rol geldi. Ama kendimi ve canlandırdığım karakterleri insanların eline oyun hamuru olarak vermek istemedim. Doğru projeyle izleyiciye; ‘Bu çocuk oyuncudur’ dedirtmek istedim. Çünkü bu işe ciddi bakıyorum. Ben 100 metre koşucusu değil, maraton koşucusuyum. Bu sebeple zihnen ve bedenen sağlıklı kalıp önüme baktım.”
Kariyer planı: Gelecekte nasıl bir yere geleceğini, nasıl bir oyuncu olacağını biliyor. Yavaş ve temkinli adımlarla yürüyor. ” Çok seçiciyim, bana gelen projeleri sıkı eliyorum. Yıllar sonra hakkımda ‘O çocuk her işte yoktu ama olduğu işlerde çok başarılıydı,’ diye konuşulmasını isterim. Biz balet değiliz ki kariyerimiz 27 yaşında bitsin. 50’de de müthiş roller üstlenebiliriz. Yavaş ve sakin adımlarla devam etmek istiyorum. Oyuncu olarak zaman içinde değişiyor, dönüşüyor ve yaşadıkça gelişiyoruz.”
Tiyatro mu? Televizyon mu? İkisinin de temelde aynı yerden beslenen iki alan olduğunu düşünüyor. “Birinden biri ön planda diyemem, ikisi de oyunculuk. Uygulamada farklılık gösteriyor, çünkü ikisinin de kendine ait farklı bir disiplini var. Zaman geçtikçe ayrıldığı ve birleştiği yerleri daha net kavrıyorsunuz ve haliyle tecrübe kazanmış oluyorsunuz.”
Gelecek Hayali: Ters köşe rolleri seviyor. “Bir boksörü canlandırmayı çok isterim mesela; hem fiziksel hem de ruhsal hazırlığı olan karakterleri daha çok seviyorum.”
Kaygıları: Yaşadığımız toprakların biraz dertli olduğunu düşünüyor. Ayrıca TV’de uygulanan sansür konusunu da endişe verici buluyor. “Çok güzel ama aynı zamanda çok zor bir coğrafyada yaşıyoruz. Sular hiç durulmuyor. Mesela bir İskandinav ülkesinde bizim kadar çalkantı yok. Bizde ise çok fazla ve bunlar hiç bitmiyor. Tarih boyunca iyi şeylerin hep bir şekilde önüne geçilmiş. Haliyle ülken adına üzülüyorsun. İzleyici olarak nasıl üzülüyorsanız, benim de sansürlere içim parçalanıyor. Televizyonda silahlar patlıyor, kadınlar dövülüyor, bunlardan etkilenmeyip sigaradan mı etkileneceğiz? Ben bu durumda bir sigaradan veya bir öpüşme sahnesinden etkileneceğimizi düşünmüyorum. Aslında burada neyin yasak olup neyin yasak olmadığı anlaşılmış değil. O yüzden böyle bir hikâyede nasıl mutlu olabilirim! Sadece üzülüyorum ama umudum var, bir şeylerin düzeleceğine inanıyorum.”
Rol modeli: Süleyman Turan ve Tarık Akan’a hayranlık duyuyor. Tek bir isim vermem istense cevabım Süleyman Turan olur. İyi bir oyuncudan önce iyi bir insan, saygı duyulan biri olmak gerekli başka türlü iyi bir oyuncu olamazsın. Süleyman Turan, ‘Oyunculuk mahcup insanın intikamıdır,’ der. O kadar doğru ki. Gittiği her yere ışığını taşıyan birisidir. Rahmetli Tarık Akan’la tanıştım bir gün, ona hayran olduğumu ve yerinin farklı olduğunu söyledim, ‘Ama kusura bakmayın bir isim daha var ki o sizin biraz önünüze geçiyor.’ Süleyman Turan olduğunu duyunca, ‘Süpersin,’ dedi.
Doğa ile ilişkisi: İstanbul’da denizi görebildiği her yeri seviyor. Müdavimi olduğu yerler var; Moda’yı çok sever, bisikletle Moda’dan Suadiye’ye giden sahil şeridinin tamamına bayılıyor.
Hobisi: Seyahat etmeyi, yeni yerler keşfetmeyi seviyor. “Birçok yere gittim. Öncelikle Türkiye’yi adım adım gezdim. Avrupa’nın da neredeyse tamamını gördüm diyebilirim. Üniversitede okurken interrail yaptım, trenle Avrupa’yı gezdim, dolaştım. Seyahat, en sevdiğim aktivite diyebilirim.”
Evde ne yapar? Evde olduğunda arkadaşlarıyla sohbet etmek, güzel yemek yemek ve playstation oynamayı seviyor. Çok kötü bir televizyon izleyicisi. Sadece yemek programlarını izliyor. “Nerede yemekle ilgili bir şey görsem onu izlerim. Bu bir hastalık. Senle tanışayım, arkadaş olalım, sana hemen evde en kolay hangi yemeği yapabileceğini gelir öğretirim, malzemeleri de getiririm yani fırın torbasından kağıdına. Tencere yemeklerini de çok seviyorum fırın yemeklerini de. Sevdiğim yamaklar arasında ıspanak bir tık önde.”
En büyük korkusu: Yükseklik korkusu var, kan görmeye de dayanamıyor. “Elim kazayla kesilse düşüp bayılıyorum. İşin gerçeği benim doktor olmam imkansızdır.”
Hangi filmden etkilendi? Tüm Tarantino filmlerini çok seviyor. “Ben çok seviyorum o adamı, mükemmel bir adam, hem çok iyi bir oyuncu, fırlamanın önde gideni o.”
TELEVİZYON DİZİLERİ
2020- Hakan: Muhafız/ Burak
2019 – Mucize Doktor / Ali Vefa
2019- İçten Sesler Korosu/ Ayaz
2018 – Dudullu Postası /Tayfur
2017 – Yüz Yüze /Aleko
2016/2017 – Muhteşem Yüzyıl: Kösem /Şehzade Osman
2013 – Tatar Ramazan: Ben Bu Oyunu Bozarım/Çoban Ahmet
2013/2015 – Medcezir /Mert Asım Serez
2012 – Çıplak Gerçek /Deniz
2012 – Kayıp Şehir /Sadık
2011 – İstanbul’un Altınları /Mustafa Erciyes
2009 – Kül ve Ateş/Hayati
2009 – Kapalı Çarşı /Gıyabettin
SİNEMA FİLMLERİ
2020- Dumlupınar: Vatan Sağolsun
2018 – Müslüm /Ahmet Akbaş
2017 – Kırık Kalpler Bankası /Osman
2012 – Uzun Hikaye /Celal
2010 – Vakit (Kısa Film)
TİYATRO OYUNLARI
2017-Semaver ve Kumpanya
2017- Boş Şehir
2014- Katil Joe
2011-Aut / Boza
ÖDÜLLERİ
2020-46. Pantene Altın Kelebek Ödülleri /En İyi Erkek Oyuncu/ Mucize Doktor
2020-Ayaklı Gazete Ödülleri / Yılın En İyi TV Dizisi Erkek Oyuncusu/ Mucize Doktor
2014-Afife Jale Tiyatro Ödülü / Yılın En Başarılı Yardımcı Erkek Oyuncusu/ Katil Joe