Televizyongazetesi/Detay – Star TV’nin İstanbullu Gelin dizisi ekranlara veda etti.
Final bölümüyle izleyenleri hem üzen hem de güldüren dizide Esma’nın ani ölümü, bütün aileyi sarstı.
Sabah birlikte kahvaltı yapan Boranlar, Esma’nın hiç bir şey hatırlamaması, Faruk’u babası, Süreyya’yı annesi sanması üzerine, ona travma yaratmamak adına rol yaparken, Esma her şeyden habersiz mutlu günler geçiriyordu.
O sabah, Faruk, Fikret ve Osman kahvaltıdan sonra işe giderken annelerine bir daha göremeyeceklerini bilmeden uzun uzun sarıldılar.
Herkes gittikten sonra Süreyya, Esma’nın tokasını almak için odaya çıktı. O anda esen bir rüzgar tüm perdeleri havalandırırken, Süreyya’nın içine kötü bir his doğdu. Hızla koşarak bahçeye indiğinde Esma’yı sandalyede ölmüş olarak buldu.
“Artık özgürsün” diyerek Esma’ya sarılan Süreyya, gözyaşlarına boğuldu.
Esma, Garip’le buluşmuştu artık. Göl kenarına gelen Esma, Garip’in omzuna yaslanarak “Hayatımda hiç bu kadar hafif hissetmemiştim. Bitti mi şimdi?” diye sordu Garip’e. Garip ise “Daha yeni başlıyor” sözleriyle kavuştuklarını anlatıyordu.
Kötü haber çabuk yayıldı ve tüm aile ile birlikte, Bursa halkı da Esma’nın ölümünü duydu. Cenazeye çok sayıda kişi katıldı.
Adem de Esma’nın ölümünden çok etkilendi. Terapistine gittiğinde, onun arkasında hiç bir pişmanlık bırakmadan gittiğini söyledi. Esma, ölmeden önce tüm hesaplarını kapatmış ve huzurla, mutlu bir şekilde gitmişti. Adem, annesinin ölümünün bile kendisini bu kadar sarsmadığı itirafında bulundu.
Aile, bu büyük şoku, birbirlerine sarılarak hafifletmeye çalışırken, konakta yaşamaya devam ettiler ve aradan 7 yıl geçti.
7 yıl sonra çok şey değişmişti!
Her fırsatta Esma’yı anan aile, onun istediği gibi birbirlerine sıkı sıkı kenetlenmiş ve büyük bir aile olarak birlikte yaşamayı öğrenmişlerdi.
Osman yazar olmuş, annesi anısına bir kitap yazmış ve imza gününde kitaplarını imzalatıyordu. Anastasya’dan ayrılmış, müzmin bekar olarak kendini yazmaya vermişti.
Süreyya çok istediği mesleğini yapıyordu. Şarkıcılık yapan ve sahneye çıkan Süreyya, kimsesiz çocuklar için konserler veren ünlü bir isim olmuştu. İpek ise menajerliğini yapıyor, konserlerini organize ediyordu.
Faruk, restaurant işine devam ederken, Fikret, Akif ve Adem, şirketi daha da büyütmüş ve Esma’nın adını verdikleri yatılı bir lise açıyorlardı.
Akif ve Senem’in oğulları küçük yaşta iyi bir piyanist olmuştu. Cihan, ailesi her ne kadar anlamasa da kendisini müzik alanında geliştirmeye çalışan üstün yetenekli bir çocuktu.
Dilara, 7 yıllık ilişkisinden sonra Mert’in evlenme teklifini kabul etti. Mert’in kızı Arya’nın da bir aile olma isteğini geri çevirmedi ve Mert’e ‘Evet’ dedi.
Yaz büyümüş babasının restaurantında onunla pasta yapan, kızıl saçlı, sevimli bir kız olmuştu.
Gülistan ve Nazif’in ikiz kızları 7 yaşına gelmiş ve birinin ismini Esma koymuşlardı.
Güneş ve Adem’in evlatlık aldığı kızları Sude büyümüş, Dilara ve Adem’in oğulları Umut da Güneş’e anne demeye başlamıştı. Mutlu bir aile kurmuşlardı.
Amerika’daki Boranlar’ın küçük oğulları Murat ve Bade’nin bir kızları olmuştu.
Emir de büyümüş ve ailenin bir parçası olarak mutlu bir hayat sürüyordu. Yönetmen olma hayalleri kuran ve kısa filmler çeken Emir, Londra’da sinema alanındaki çok özel bir okula kabul edildi.
İstanbullu Gelin dizisinin finali, büyük olaylar, şok edici durumlar yaşanmadan, yine hayatın içinden, yaşamın kendisine dokunan, aile olmanın önemini vurgulayan, bir arada kaldıkça hayatın daha da güzelleştiğini anlatan misyonuyla final yaptı.
Son sahnede ise Süreyya’nın 40. yaş doğumgünü için konağın bahçesindeki sürpriz parti vardı. Tüm aile ve konak sakinleri partide bir araya geldi.
Sürpriz partide, sürpriz hediye! Esma, yıllar önceden düşünmüş ve herkesi şaşırtan bir adım atmıştı!
Süreyya’ya sürpriz bir paket gelmişti. Paketten bir tahtaya oyulmuş kuğu şeklinde bir broş ve bir mektup çıktı. Herkes şaşkınlıkla bakarken Süreyya mektubu okudu.
Mektup Esma’dan geliyordu. Yıllar önce Süreyya’nın 40. yaşı için ayarlamıştı. Bir arkadaşı sayesinde öldükten sonra gönderilmesini sağlamıştı.
Mektupta ne olursa olsun 40 yaşında yanında olacağı sözünü verdiğini anlatan Esma, “Kıskanmayın, belki çeşitli zamanlar için hepinize bir şeyler hazırlamışımdır. Sizi dürtmeden olmaz. Bensiz kalacağınızı mı sandınız. Neler oldu? Neleri kaçırdım. Hepinizi öyle dolu dolu yaşadım ki… Gözlerimi kapatıp bugünü düşündüğümde yanınızda gibi hissediyorum kendimi” diyordu.
Esma, mektupta herkesi tek tek anıyor ve hepsinin hayatıyla ilgili tahminler yapıyordu. Mektubu okurken, herkes Esma’nın kendisi hakkında gelecekleriyle ilgili tahminlerine şaşırıyordu. Esma yine yapmıştı yapacağını. Süreyya’ya “İyi ki doğmuşsun, iyi ki bahçemin en nadide çiçeği olmuşsun” sözleriyle Süreyya’yı çok duygulandırırken, her zaman yanlarında olduğunu söylüyordu.
Esma’nın mektubunu okuduktan sonra izleyiciye sürpriz bir final geldi. Bahçeden ellerinde kırmızı balonlar yürüyen dizinin yönetmeni Zeynep Günay Tan ve tüm teknik ekip gelerek oyuncularla kucaklaştı ve el sallayarak veda ettiler.
İstanbullu Gelin, izleyenlerin hafızasında farklı tatlar, unutulmayacak sahneler, insana kalplere dokunan sözleriyle kalacak…