Ana sayfa Dizi Haberleri Kızım dizisinde akılları kurculayan bir sıkıntı var!

Kızım dizisinde akılları kurculayan bir sıkıntı var!

tarafından ker_def

tv8 ekranlarında Cuma günleri izleyici ile buluşan Kızım dizisi, bir hayli beğeni topladı. tv8’in dizilere sıcak bakmasını sağlayacak oranda iyi reytingler alan Kızım dizisi, izleyiciyi de sardı.

Beren Gökyıldız omuzlarına yüklenen müthiş yüke rağmen rolünde çok başarılı…

Buğra Gülsoy, tam da karakterini bulmuş dedirten bir halde.

Leyla Lydia Tuğutlu, izleyicinin beğenisini kazanmasının yanı sıra dizide veteriner olması, yani hayvan sevgisini aşılaması yönüyle de beğeni topluyor.

Dizinin reytingleri beklentilerin üzerinde gelmişti. Dizi son bölümlerde biraz reyting kaybetse bile toparlama ihtimali çok yüksek.

Ancak dizide can sıkan bazı detaylar var…

Milliyet Blog yazarlarından Sibel Doğu, yazısında bu detaylara dikkat çekti. Doğu’nun yazısından bir bölüm şöyle:

“Dizide her şey biraz hızlı ilerliyor sanki. İlk bölümde baba-kızın tanışıp bir arada yaşamaya başlamaları çok acele olmuştu. Hikâyede olması gerekenler, konuşulması gerekenler zamanında konuşulmadı. Mesela; bir anda bir kızı olduğunu öğrenen Demir hapisten kurtulmak için mahkemede kızı olduğunu kabul etti ama kendi duygusal dünyasında bu gerçeği uzun süre kabullenemedi, kızına çok aksi davrandı şimdi de yavaş yavaş alışmaya başladı.

Demir’in bu gerçeği bir anda kabullenememesi aslında normal bir durum ancak olayı kendi içinde sorgulamaması bir eksiklikti. Demir, gerçeği öğrendiğinden beri “Bu çocuk gerçekten benim kızım olabilir mi” deyip geçmişte yaşadığı bir ilişkiyi düşünmedi, olayı sorgulamadı, kızın annesinin kim olduğuna dair fikir yürütmedi.

Kızım dizisinde akılları kurculayan bir sıkıntı var! 8

Öykü’nün ona annesinin öldüğünü söylediği bir sahne görmememize rağmen Demir ve Öykü’nün böyle bir gerçeği kabullendiğini gördük. Sonrasında Demir Öykü’nün teyzesi sandığı kadını buldu, annenin yaşadığını öğrendi. Bundan sonra “Anne kim olabilir” diye düşünüp arkadaşıyla liste yapmaya başladı. Bu liste yapıp, geçmişteki sevgililerle buluşma sahnesi eğlenceliydi ama Demir böyle liste yaparken Cemal’in hop diye Öykü’nün annesini bulması garip oldu. Sonuçta; Demir bile kim olduğunu daha yeni düşünmeye başlamıştı.

Öykü’yü Demir kızı olarak bilen Cemal’in Öykü’nün annesinin kim olduğunu birden bire anlaması ve kadının karşısına çıkıp “Kızını buldum” demesi hikayede bir parça kopukluk yarattı. Annenin eski sevgilisi olan Asu olduğunu anladıktan sonra onu bulsaydı ya da Asu ortaya çıktıktan sonra annenin o olduğunu öğrenseydi “Öykü benim kızım mı” diye sorması daha mantıklı olur.

Ama bu kopukluklara ağmen Buğra Gülsoy’u baba rolünde izlemeyi sevdim. Özellikle Öykü’yü tam anlamıyla sevmeye başlayınca ve bu arada kızın hastalığı ortaya çıkınca vereceği mücadeleyi merak ediyorum. Babalığın yanı sıra hayatta bir dikiş tutturamamış, ipsiz sapsız ,eğlenceli dolandırıcı rolüne de çok oturmuş. Zaten, dramdan çok böyle eğlenceli, komik, birilerinin arkasından türlü işler çeviren üçkâğıtçı roller daha çok yakışıyor kendisine. Bu nedenle Demir ve kendisi gibi üçkâğıtçı arkadaşı Uğur ile sahneleri dizide izlemeyi en sevdiğim sahneler oldu. Uğur’un oğlunu doğru düzgün bir iş yapıyor zanneden saf ve masum annesi de en favori karakterim.

Kızım dizisinde akılları kurculayan bir sıkıntı var! 9

Öte yandan, Candan’ın baba-kızın hayatlarına dahil oluşu da biraz aceleye gelmiş gibiydi ve inandırıcı olmadı. Kimse, kafede kendisine fal bakan küçük bir çocukla evine sanat eksperi olarak gelen bir adamı evsiz kaldılar ya da kaza geçirdiler diye evine almaz, çocuğu da bu kadar kısa süre içinde sevip benimseyemez. Bu olayları birkaç bölüme yaysalar daha mantıklı olurdu. Demir ve Candan’ın ilerde başlayacak aşkları da merak uyandırmadı bu şekilde.

Buğra Gülsoy ile Leyla Lydia Tuğutlu partner olarak uyumlu olmuşlar, enerjileri tutmuş ama karakterler inandırıcı bir biçimde birbirlerinin hayatlarına girmeyince o uyum yarım kalabiliyor ve karşılıklı sahneleri tat vermeyebiliyor. Demir’in Candan yerine Uğur ya da Cemal ile sahneleri daha ilgi çekici ve inandırıcı duruyor. Çünkü, karakterler arasındaki hikaye izleyiciye mantıklı bir biçimde anlatıldı.

Ama Candan karakterini veteriner olarak yazmaları fikri çok şahane olmuş. Dizilerdeki sevecen başrol kadın karakterlerimiz genellikle öğretmen, çocuk doktoru ya da zengin iş kadını olurdu. Candan’ın veteriner olması hem farklı olmuş hem de hayvanlara gösterilmesi gereken ilgi ve sevgiyi anlatması açısından duyarlı bir hareket olmuş. Candan’ın baktığı at için “Siz istediğinizde değil kendi istediğinde koşacak” şeklindeki repliği de insanların hayvan haklarını yok sayarak onlara ne kadar çok yüklendiklerini anlatan güzel bir mesajdı. Senaryoda bu duyarlılığa yer verdikleri için tebrik etmek gerek dizi ekibini.”