Star TV ekranlarında perşembe akşamları izleyicilerle buluşmaya devam eden Kazara Aşk dizisinin usta isimlerinden birisi de Servet Pandur. Neval Saydam karakteri ile izlediğimiz oyuncu, dizinin setinden detaylar verdi. Ekibin çok eğlenceli ve heyecanlı olduğunu anlatan Pandur, izleyicilerin de hikayeyi beğenmesinden memnun olduklarını ifade etti. Dizide her şey yolunda, ekip kısa sürede aile gibi oldu. Ancak tek bir eksiklik var, o da reytinglerin daha iyi seviyelere gelmesi gerekiyor.
Onu birçok dizide, filmde ve tiyatro oyununda izledik… Canlandırdığı role kendisini kaptırarak oynamayan, adeta o rolü yaşayan başarılı sanatçılardan Servet Pandur, Star TV’nin sevilen dizisi Kazara Aşk’ta Neval Saydam karakteriyle muhteşem bir performans sergiliyor. Servet Pandur’la, her hafta Perşembe akşamları izleyicilerin buluşma noktası olan Kazara Aşk’ı ve özel yaşamıyla ilgili bilinmeyenleri konuştuk.
-Kazara Aşk’ta Saydam Holding’in sahibi Tahsin Saydam’ın eşi Neval Saydam’ı canlandırıyorsunuz. Neval hanım, varlıklı ve saygın bir ailenin kızı, ailesine adetlerine, gelenek ve göreneklerine sıkı sıkıya bağlı bir anne… Neval Saydam’ı bir de sizden dinlesek…
-Neval Saydam geleneklerine bağlı bir kadın. Geleneksel bir anne. Amacı bu yapıyı bozmadan çocuklarının mutluluğunu inşa etmek. Ama bu onun aynı zamanda en büyük zaafı. Evet gelenekler aile yapısını ayakta tutan bir kavramdır. Ama bu yapıya körü körüne bağlı kalmak bazen sevdiğin insanların mutsuzluğuna da yol açabilir. Neval’de bu konuda körü körüne bir bağlılık var diyebiliriz. Ama dediğim gibi bunu kötü niyetle yapmıyor amacı sadece çocuklarının huzurlu ve mutlu bir evlilik yapması…
-Neval Saydam, ailesi ve kökeni ile gurur duyuyor, övünmeyi seviyor hatta bu konuda bazen abartıya da kaçabiliyor. En büyük hayali ise oğulları Civan ve Okan’ın, iyi birer ev hanımı olacak iki kızla evlenmesi. Ancak ikisi de onun çok istemediği evlilikleri yapıyor. Neval hanım, bundan sonraki süreçte gelinleriyle iyi geçinebilecek mi? Yoksa gelin kaynana çatışmaları yaşanacak mı Saydam ailesinde?
-Evet Neval Saydam, gelinleri ile çatışmalar yaşayacak. Ama bunlar tatlı çatışmalar olacak, zaman zaman gelinleri onu çıldırtacak… Neval de durmayacak tabii… O da gelinlerini çıldırtacak. Bu çatışmalar diziye renk katıyor. Ben oyuncu olarak iki gelinimle de oynadığım sahnelerde çok eğleniyorum… Zaten karşımda bir deli gelinim var:) Vildan, Aycan Koptur canlandırıyor, diğeri de akıllı gelinim onu da Zülal Sude Güler oynuyor. Her ikisi de çok yetenekli genç oyuncularımızdan… Ama benim hissettiğim Neval içten içe iki gelinini de çok seviyor. Ama bunu kabullenmesi biraz zaman alacak. Bu süreç de çok eğlenceli olacak.
-Kazara Aşk, ailelerin severek izlediği bir komedi. Tiryakileri her hafta daha çok artıyor. Sizce bu başarının nedenleri neler?
-Dizimiz, seyircilerimizin sempatisini kazandı… Gülmek insana her zaman iyi gelen, iyileştiren bir duygu… Zor zamanlardan geçtik, hayattan koptuk, sağlığımızla ilgili endişelerimiz oldu… Bizim izleyicilerimize hayat enerjisi verdiğimizi düşünüyorum… Hayatın komik taraflarını görmekten uzaklaştık… Biz bu yakınlığı tekrar kuralım istedik… Ekibimiz de hikayede çok uyumlu, birbirini tamamlayan karakterler ortaya çıkardı… Ve tabii ki tüm kamera arkası çalışan ekip arkadaşlarımız bizim bu hikayeyi aktarmamızda çok emek veriyorlar… Onlara tüm kalbimle saygılarımı ve teşekkürlerimi sunuyorum.. Sevgili yönetmenimiz Sadullah Celen çalışmaktan onur duyduğumuz, bizim rotamızı çizen her gün mesleki anlamda yeni şeyler öğrendiğim bir usta… Kendisine teşekkür ediyorum..
-Kazara Aşk çekimleri nasıl geçiyor? Daha önce beraber aynı projede yer aldığınız arkadaşlarınız var mı?
-Sete keyifle ve heyecanla geliyorum… Huzurlu bol eğlenceli bir setimiz var… Daha önce “Yılanların Öcü”nde Aycan Koptur’la ve Nalan Örgüt’le, “Kanatsız Kuşlar”da ise Ümit Kantarcılar’la çalıştık. Tekrar bir araya gelmek çok güzel. Koliba film ile de 3. projem. Artık aile gibi olduk…
-Sizi birçok sinema filmi, tiyatro oyunu ve dizide izledik. Tiyatroda ödülleriniz de var… Sizce bir oyuncu kadın ya da erkek olsun başarıyı yakalayabilmek için en çok hangi kriterlere sahip olmalıdır?
-Kriter mi demek bilmiyorum ama mesleki bir yetenek, özel bir duyarlılık olması gerektiğini düşünüyorum… Bu mesleki becerinin tabii ki yaratıcılığa dönüşmesi için bir emek gerekiyor… Oyuncu insanı tanımaya çalışmalı öncelikle, önyargısız ve yargılamadan… İnsanı tanımaya çalışmanın da bir çok yolu var bence; edebiyat , felsefe, şiir, psikoloji, tarihsel süreçler, vb. bunlara ilgi duymalı… Tüm bu yollar bizim karakteri yaratmamız için teknik yollar… Sanatsal yaratımda sizin içsel derinliğiniz, sezgiselliğiniz ve hayal gücünüz bu bilgilerin desteğiyle bir tasarıma dönüşüyor… İşte o zaman oynamaya başlıyorsunuz:)
-Yoğun geçen dizi çekimleri dışındaki boş zamanlarınızı repo günlerini nasıl değerlendirirsiniz? Spor, müzik, seyahat, diğer güzel sanatlar vb. hobileriniz nelerdir?
-Doğal olarak dizi çekimlerimiz herkes için yoğun ve yorucu… Çekimimin olmadığı günlerde öncelikle dinlenmeye çalışıyorum… Kitap okurum, yürüyüş yaparım. Dostlarımı görmeye çalışıyorum… Oğlumla vakit geçiriyorum… Kaçırdığım ve merak ettiğim filmler varsa onları izliyorum…
-Pandemi sonrası zorlu bir süreç yaşadı insanoğlu… Birçok sektör zarar gördü. Şehirlerden kasabalara göç arttı. İnsanlar kendi içlerine döndü, yalnız bir yaşama mahkum oldu. Sevdiklerimize hasret kaldığımız sarılamadığımız günler yaşadık. Siz bu süreçte çalıştınız mı? Özlem duyduğunuz şeyler nelerdi?
-Pandemi hepimizin hayatını değiştirdi… Sanıyorum ilk kez bütün dünya ortak bir endişe ve korku yaşadı… Göz ardı edilen ekonomik ve sosyal sıkıntılar gün yüzüne çıktı… Sağlığın önemini bir kez daha anladık… Ama beni etkileyen en önemli şey, kısıtlamalardan sonra özgürlüğün ne büyük bir kavram olduğuydu… Tabii ki insanlık yüzyıllar boyunca zor sınavlardan geçti… Bundan sonra da geçecek… Umarım unutmaz ve ders çıkararak hayatlarımıza devam ederiz… Bu süreç boyunca çok önemli bilim insanlarımızı, yakınlarımızı kaybettik maalesef… Sağlık çalışanlarımız büyük fedakarlıklarla zor bir süreçten geçiyor… Hepsine minnet ve saygılarımı sunuyorum.. Ve lütfen aşılarımızı olalım diyorum:)
-Son yıllarda özellikle pandemi sonrası sağlıklı yaşam konusu daha çok gündeme geliyor. Sizin bu konuda uyguladığınız kürler, tavsiye edeceğiniz konular var mı?
-Özel bir kür veya diyet uygulamıyorum. Sadece dengeli beslenmeye ve egzersiz yapmaya çalışıyorum. Uykuma dikkat ediyorum. Bağışıklık sistemini güçlü tutmak önemli bence. Bu tüm hastalıklar için almamız gereken bir önlem. Tabii ki ne olursa olsun pozitif ve aktif olmak sağlıklı olmanın en önemli desteği… Umarım herkes bundan sonraki süreci zarar görmeden atlatır ve bu zor günleri geride bırakırız…
-Kazara Aşk’ta izlediğimiz Neval Saydam gelenek ve göreneklerine çok önem veriyor. Gaziantep’in yöresel lezzetlerine çok düşkün. Özellikle Gaziantep baklavasını çok seviyor ve tüketiyor. Sizin yemekle aranız nasıl? Yemek yapmayı sever misiniz? Yöresel lezzetleri tatmak için seyahat eder misiniz?
-Ben Bergamalıyım… Gaziantep mutfağına çok uzağım yani:) Ben de diziyle birlikte Gaziantep mutfağını daha yakından tanımaya başladım. Çok zengin bir mutfak. Ben daha hafif yemekler tercih ediyorum. Baklava da çok sevdiğim bir tatlı değildir ama Neval hanım seviyor:) Bir müddet ona uyacağım galiba:) Yemek yapmaya gelince, itiraf edeyim bir baklava açamasam da ev yemeklerinde üstüme yoktur… Baklavayı da Neval açsın artık:)
-Servet Pandur’un rol almak istediği bir tiyatro oyunu ve canlandırmak istediği bir karakter var mı? Yurtiçi ya da dışından oyuncu idolünüz oldu mu?
-Oynamak, içinde olmak istediğim birçok oyun var ama hep arzuladığım şey bir müzikalde oynayabilmek. Öğrenciyken solistlik yaptığım bir dönem olmuştu. Hatta rahmetli Tanju Okan’a vokal yapma şansına erişmiştim… Profesyonel tiyatro hayatım başlayınca müzikten koptum… Umarım bir gün müzikal hayalim gerçekleşir… Hayranlık duyduğum aktrisler ise kişiliği, sesi ve oyunculuğuyla Zuhal Olcay ve Fransız aktris Isabelle Huppert…
-Sosyal medyayla aranız nasıl, aktif olarak kullanıyor musunuz? Özellikle gençlerin sosyal medya ve teknoloji bağımlılığı konusunda fikirlerinizi alabilir miyiz? Yüzyıllar boyunca büyük aşkların yaşandığı dönemlerde mektuplaşmalar vardı, hatta film senaryosu, roman bile oldu bu mektuplar… Günümüzde ise duyguları dile getirmek çok zorlaştı. Artık mesajlarda bile garip kısaltmalar yapılıyor. İletişimsizlik ciddi bir sorun haline gelmeye başladı. Sizce bu sorunlar önümüzdeki yıllarda daha da çok artacak mı?
-Dünya, iletişim teknolojisinde durdurulamaz bir ilerlemede… Tabii ki avantajları ve dezavantajları var bu durumun… Gençler sosyal iletişimden ve onu yavaşlatan her şeyden uzaklaştı… Teknolojideki hız bizi sabırsız yaptı… Tek tuşla her yere ulaşıp her şeye sahip olabiliyoruz. Ama gerçek hayat sabır ve emek istiyor. Gençler bunu kaybediyor sanırım… Göz göze iletişim kurmak, sessizliği paylaşmak, dinlemek, bu mecralarda yok maalesef… Teknolojik iletişim bir sürü avantaj getirdi tabii ki bize… Ama birçok şey de götürdü… Artık elimize kağıt kalem alıp bir şeyler yazmak bizi panikletiyor:) Eski mektuplaşmalar nostaljik bir kavram oldu… Ben mektupların yazıldığı, postacının yolunun gözlendiği dönemleri yaşadım ve özlüyorum…
-Birçok sanatçı mesleklerinde önemli bir döneme geldiklerinde hayatlarını, anılarını yazma konusunda adımlar atıyorlar. Sizin böyle bir hedefiniz var mı? Günlük tutuyor musunuz?
-Günlük tutma alışkanlığım yok. Keşke olabilse… Çocukluğumda tutardım:) anı kitabı yazma konusuna gelince, tarihteki önemli şahsiyetlerin otobiyografi ve anı kitaplarını okumaktan keyif alıyorum… Onların hayat ve mesleki mücadeleleri bana ilham verir… Sanıyorum benim henüz bir kitap yazmam için erken:) biraz daha anı biriktirmem, mesleki konuda kendimi daha yetkin hissetmem gerek :) aslında şimdiden biraz biraz başlamak da fena olmaz:)