Özge Gürel, ranini’den Cansu Uras’a konuştu ve Dolunay dizisiyle ilgili merak edilenleri anlattı.
Dolunay’ın senaryosu geldi ve önce genel dünyasıyla sonra da Nazlı’yla tanıştın. İlk hislerin nelerdi? Nazlı hangi yanını rahatlıkla kullanmana müsaade edecek ve sana ne yenilikler getirecekti?
İlk olarak işin romantik komediden drama çok güzel geçişlerinin olduğunu fark ettim. Salt romantik komedi veya sert bir dram istemiyordum o dönemde. Nazlı hem kendimin hem de oyunlarımın geçişinde kullanabileceğim bir karakterdi. Enerjik ve umutluydu ama hayatı sürekli tozpembe değildi veya öyle görmüyordu. Düşüp kalkıyordu da, öğreniyordu ve kendini arayan bir genç kadındı. Aslında ihtiyacım olan da tam olarak buydu.
Başkasına “Hayatta hayal kırıklıkları da olacak; onlar işin tuzun biberi” demek kolay ama kendimize gelince sınıfta kalabiliyoruz bu noktada. Bu açıdan bakıldığında Yıldızlar Şahidim’den bu kadar kısa süre sonra başka bir işe “evet” demek cesaret ister bence. Herhangi bir tereddüt yaşadın mı?
Elbette yaşadım. Sonuçta inandığın ve emek verdiğin bir şeyin karşılığının olmadığını görmek her zaman hayal kırıklığıdır. Ancak hayal kırıklıklarına tutunmaktansa onlardan beslenip motive olmak daha gerçek benim için. Yıldızlar Şahidim bittikten sonra oturup durumu sorguladım; “Bana ne kattı, ne götürdü?”, “Ne öğrendim veya ne öğrenmeliyim?” gibi soruların yanıtlarını aradım. O süreçten sonra hazırdım ve İlk Öpücük adlı filmi yaptım, ardından da Dolunay. Oyunculuğu seviyorum ve içinde olmak istiyorum. Bu yüzden de daha fazla beklemek istemedim.