ARTİZ’ SEVMEM
Yazılardan bazıları diğerlerinin önünde mi senin için?
– Çoğu aslında kaybettiklerimle ilgili yazılar.
İnsan mı yoksa değerler mi?
– Hepsi. Ama insanlarla ilgili olanlar, daha yazarken düşündürttü. Uzun sürdü yazması yani. Ne bileyim, Tuncel Abi’yi, Savaş Abi’yi yazmak zor oldu.
Naçizane ben ‘Bazı Erkekleri Anlama Kılavuzu’ yazısını diğerlerine göre çok iyi çalışılmış bir yazı gibi hissettim.
– Bunların hepsi refleks yazılar.
Bir de ‘Cinayet Mahali’ni çok beğendim. Hikâyesi çok güzel ve özel, buradan film bile çıkabilir gibime geldi.
– Aslında mevzuya öyle de baktığım için sinemasal yazmaya çalışıyorum. Film gibi düşünüyorum, kuşkusuz bu bir refleks ya da bilinçaltı diyelim.
Kitapta yazdığın profillerden sinema kadar hayatı da seven, önemseyen, paylaşan, yemesini içmesini bilen yönetmenleri kendini yakın bulduğunu anlıyoruz.
– ‘Artiz’i sevmem. Futboldan düşün, teknik direktörün nasıl biri olduğunu samimiyetinden anlarsın hemen.
Oyuncusun ama ‘artiz’ yönetmenleri sevmiyorsun yani!
– Tabii canım, mesela ter göstermeyen gömlek giy. Hayır abi, ter göstereni giyer. Çünkü derdi “Bakın hani, şöyle savaştım, bu filmi böyle çektim”i göstermek. Bırak bu işleri ya. Sen o 90 dakika başlamadan önce kurmamışsan takımını, oyununu, taktiğini; maç boyunca ne yaparsan yap nafile, zaten sen çıkıp oynamıyorsun ki, çocuklar oynuyor.
Uzun bir aranın ardından yeniden setlere döndün. Yavaş yavaş ısınıyor musun?
– Isınmak ne kelime… Motoru öyle bir açtım ki… Üç senenin ardından.
Şimdilik iki film var sanırım.
– Evet… Biri Umur’un (Turagay), diğeri de Ferzan’ın (Özpetek)… Elimde bir hikâye var, yapabilirsem bir de onu çekmek isterim.