ARTIK KENDİM İÇİN HİÇBİR ŞEY YAPMAYACAĞIM
– Valla en başından beri var, bildim bileli yazıyorum ben hep.
Bir kısmı kitaba da alınan yazıların serüveni nasıl başladı, Ot macerasını kastediyorum yani.
– Şöyle oldu: Ercan’la (Mehmet Erdem) Emrah Serbes dediler “Yazsana” diye. Galiba Metin Üstündağ’ın da fikriydi, tam hatırlamıyorum. “Yazar mısın” falan. Ben de “Yazarım” dedim. Yaklaşık üç yıldır sürüyor bu serüven, şimdilerde ‘Bavul’da yazıyorum.
Peki bu yazıları belli bir akışa, kronolojiye oturttun mu?
– Yoo, ‘Ot’ta şöyle gelişti: Nurhat diye bir kardeşimiz var. Bana diyordu ki “Haziranda şu var, ramazan var, ne bileyim Gezi’nin yıldönümü, şu var bu var. Öne çıkanlar bunlar”. Ben de “Ha bak bu güzel” deyip tık onunla ilgili yazıyordum. Ya da ne bileyim aklıma bir şey geliyordu, bir şeye sinirleniyordum, tepki gösteriyordum, yazıyordum onu.
Daha önce yayımlanmayan yazılar da var kitapta değil mi?
– 30’a yakın yazı olması lazım orada. Onların 10-15 tanesini kitap için yazdım.
Yazarken kitaba dönüşeceğini düşündün mü?
– Yok hayır, kitaba dönüşeceğini düşünerek yola çıkmadık. Ama daha sonra bu fikir dillendirildi, çeşitli teklifler geldi çeşitli yayınevlerinden. Ben de tabii bu ortamları pek bilmiyorum, hangisine karar vereceğimi düşünürken… Nihayetinde Can Öz faktörü de devreye girince Can Yayınları’na karar verdim, zaten benim derdim kitabın satışından kazanılan paranın Gümüşlükspor’a gitmesiydi, Can’la anlaşınca bu iş de gerçekleşti.