Okul hikayesine gelmemek için dirensem de gelmem gerek. Hiç içime sinmedi. Ne çocukların formaları, ne ortam, ne yaşıtları ne de diğer şeyler… Her şey koca bir balondan ibaret ve şeffaf olsa da o balon görünüyor. Kızların yaşını baştan beri 16-17 civarında bilsek de yaşadıkları hayat bunu unutturmuş bana. İnsan her gün spor arabayla gezen ve alkolün dibine vuran liselilere denk gelmiyor. Lise komşusu üniversite fikri ise hiç akla yatkın değil. Keşke direkt üniversite ortamında görseydik hepsini. Bu lise meselesini hikayeden çıkarınca pek de bir şey hasar görmüyor çünkü.
Elif’in ”Ay napıyoçun çeeen” diye Selin’i küçümsemeleri ve karşılığında yediği goller çok keyifliydi. Lise işi sadece bu anlamda işlevsel sayılabilir. Ali, Selin ve Elif şahane bir üçlü oldular. Sezgilere filan ihtiyaç olmadan da Elif’in beyninde kıvranan kurtları gördük. Ama bir sırrı daha düğümlemeye takatim kalmadı bilesiniz. Umarım neticesine biz de fazla kıvranmadan kavuşuruz.
Hep söyledim yine söylüyorum, Haluk’u siz delirttiniz. Adam ne zaman deliliklerden uzak kalsa çiçek gibi oluyor. Canı sıkılan adamı dürtmese belli ki gayet neşeli davranacak. Hatta ideal aile babası bile sayılabilir.